Okulu benimsemeyen çocukların büyük çoğunluğu, sistemin görünmeyenleri olarak konumlanmaktadır. Eğitim sisteminin kurumsal işleyişi; katı müfredatlar, standart ölçme değerlendirme yöntemleri ve bireysel farklılıkları göz ardı eden tekdüze yaklaşımlar nedeniyle, bazı çocuklar için yabancı, soğuk ve anlamdan yoksun bir ortam haline gelmektedir. Bu çocuklar çoğunlukla, kendilerini sınıf içinde anlatacak kanalları bulamayan, başarıyı yalnızca akademik sınav sonuçlarıyla tanımlayan bir yapının dışında bırakılmış bireylerdir. Özellikle duygu düzenleme sorunları yaşayan, özgüveni düşük veya ev içi ilişkilerde desteklenmeyen çocuklar, okulun sunduğu değerler sistemini içselleştirmekte zorlanmakta ve bu yabancılaşma, zamanla davranışsal sorunlara, devamsızlığa ve nihayetinde okul terkine evrilmektedir. Bu durum yalnızca bireysel bir başarısızlık olarak değil, toplumun geleceğine dair sosyolojik bir kırılma olarak okunmalıdır.