Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Zamanda bir yolculuğa çıkıp bugünden geriye gidildiğinde, tarihin tekerrür etmesiyle karşılaşırsınız. 1900’ler, 1800’ler, 1700’ler… İstediğiniz kadar gidin, her yüzyılda yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı yıkıcı depremlerin yaşadığımız topraklardaki etkisini görebilirsiniz. Yer bilimciler, Türkiye’nin üzerine kurulu olduğu ve levha sınırları, yani faylarla çevrili olduğu kara parçasında, 8’den büyük bir deprem olmayacağını pek çok kere söylemişti. Ne olursa olsun, yıkılmayacak yapılar inşa etmek, depremin büyüklüğü 8’den büyük ya da küçük olsa da yaşanacak acıların önüne geçebilir. Konu depreme dirençli yapılar inşa etmeye gelince ise pek çok yapı malzemesinin sürdürülebilir ve sağlıklı bir inşaatın hammaddesi olup olmadığı tartışılıyor. Taş, toprak, ahşap gibi malzemelerle inşa edilen yapılar ne kadar güçlü? Sağlamlığın sırrı ‘hiç’ çimento kullanmamakta olabilir mi? Üstelik neredeyse ‘bedava’ yapılan yapılar ‘rammed earth’ sistemiyle inşa edilebiliyor olabilir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türer, 7 bin yıldır kullanılan ve yapılan testlerde 8 büyüklüğündeki depreme dayandığı ortaya koyulan yüzde 100 doğal duvarı Milliyet.com.tr’ye anlattı.

ANA MALZEME TOPRAK VE AHŞAP! 7 BİN YILDIR KULLANILIYOR

Betonarme yapılar yanlış tekniklerle inşa edildiğinde her depremde yerle bir oluyor. Binlerce insanın ölüm sebebi bu yapıların enkazında kayıtlara ‘deprem’ diye geçiyor. Doğru teknikler kullanıldığında ve mühendislik hizmeti göz ardı edilmediğinde ise betonarme son derece sağlam olabiliyor. Ancak yine de doğal olmayan malzemeler ve karbon salınımı enkaz oluşturmasa da gelecek günlerimizden ‘çalıyor.’ Prof. Dr. Ahmet Türer, bir öğrencisiyle hayata geçirdiği projede 8 büyüklüğündeki depreme dayanabilen, üstelik karbon salınımını en aza indiren malzemelerle bir duvar inşa etmeyi başardı. Peki, yaklaşık 7 yıl önce hayata geçirilen ve başarılı şekilde uygulanması halinde hayatı ve geleceği kurtaracak projedeki duvar hangi malzemelerle yapıldı?

Prof. Dr. Ahmet Türer, “Bilinen Rammed Earth, sıkıştırılmış toprak malzeme içeren bir duvardır. İçinde killi, kumlu malzemeler bulunur. Bunları en uygun nem oranında ıslatıyorsunuz ve sonra katmanlar halinde bir tokmakla vurarak sıkıştırıyorsunuz. Her katmanın kalınlığı 5 ila 10 santim kadar oluyor. Ancak dünyada kullanılan sisteme ek, bazı yenilikler geliştirdik. Bunlardan en önemlisi sıkıştırılmış toprağın içine koyduğumuz dairesel halka şeklinde donatılardır. Betonarme kolonlardaki etriyelere (betonarme yapılarda kolon, kiriş gibi taşıyıcı sistem elemanlarının boyuna donatılarını saran, inşaat çeliğinin bükülmesiyle elde edilen bir sargı donatısı) benziyor. Bir diğeri de başlık girişi ile temel arasına yerleştirdiğimiz çapraz gergi elemanlardır” dedi. Aslında Prof. Dr. Ahmet Türer’in bahsettiği bu yöntem milattan önce 5000 yılında inşa edilmiş yapılarda da görülüyordu. Öyle ki sağlam oluşu, onu temel duvarlarını inşa etmek için harika bir seçim haline getirmişti. Peki ‘rammed earth’ ile inşa edilmiş yapılar 7 bin yıldır ayakta mı?

Alıntı Metni

Güney Carolina, Stateburg’daki Holy Cross Episcopal Kilisesi, 1850 ila 1852 yılları arasında sıkıştırılmış toprak sistemiyle inşa edilmişti.

‘MALZEMELERİ NEREDEYSE ÜCRETSİZ’

Binlerce yıldır kullanılan tekniklerin geliştirilmesiyle dikilen duvar depreme dayanmıştı. Peki bütçeler duvarın masraflarına dayanır mıydı? Bu sorunun cevabı da tıpkı projenin başarılı sonucu gibi son derece mutluluk verici. Çünkü killi ve kumlu toprak ile ahşaptan yapılan bu duvar neredeyse ücretsiz şekilde tamamlanabiliyor. Peki çevre için olumlu yanları ne ve ne zaman bu duvarı yapmak neredeyse ücretsiz oluyor? Prof. Dr. Ahmet türer şöyle anlattı:

“Özellikle sanayi devriminden itibaren, atmosfere çok fazla karbondioksit salınımı yapıyoruz ve bu sebeple küresel ısınma, sera etkisi, mevsimsel iklim değişiklikleri, daha çok doğal afet… Yani sel ve kuraklık gibi sorunlarla yüz yüze kalıyoruz. Hem toprak hem ahşap kullanımı betonarme-çelik üretiminde olduğu gibi atmosfere karbon salınımı yapmıyor. Bu sebeple sürdürülebilir bir inşaat teknolojisi olarak önümüze çıkıyor. Özellikle ahşap kullandığımız zaman hem depreme dayanıklı hem de atmosferden karbondioksit yakalayan bir inşaat malzemesi kullanmış oluyoruz. ‘Toprakarme’ kullanmanın en iyi tarafı neredeyse ‘ücretsiz’ olmasıdır. Çünkü killi ve kumlu toprağın bulunduğu yerlerde neredeyse ücretsiz olarak binanızı inşa edebiliyorsunuz.”

Çin Seddi’nin Hangtu bölümü

HEDEF 2050! KARBON AYAK İZİ AZALIYOR

Aslında bir yapının hangi büyüklükte depreme dayanacağını söylemek uzmanlar için bile pek de doğru değil. Ancak 8 büyüklüğündeki depremlerin etkilerini bu duvara uygulayan Prof. Dr. Ahmet Türer ve öğrencisi, duvarın hasar almadan kaldığını görmüştü. Bu sebeple test edilmiş ve onaylanmış duvar güven veriyordu. Ancak tabii bu sistemin kullanılması içi elverişli olmayan yerler de var. Pek çok kere yağmurla yıkıldığı duyulan, can ve mal kaybına sebep olan istinat duvarları, sudan olumsuz etkilenebileceği için pek kullanılmıyor. Prof. Dr. Türer de bu konuda, “Dünyada sıkıştırılmış duvarın istinat duvarı olarak kullanıldığı örnekler mevcut. Ancak göreceli olarak az sayıda. Çünkü arka dolgudan gelecek sudan etkilenmesi ve düzlem dışı yönde eğilmeye karşı daha az dayanıklı olması gibi sorunları var” diyor. Prof. Dr. Ahmet Türer duvarın dayanımına ilişkin, “Aslında duvarımız toprakarme olduğu için son derece rijit ve periyodu da oldukça kısa. Bu sebeple depremle aşırı şekilde etkileşime girmiyor. Spektral büyütme etkilerinden de uzak kalıyor. Ayrıca perde duvar gibi davrandığından, son derece güçlü çalışıyor. Biz toprağı kesme ya da çekme yönünde değil, sadece basma yönünde kullandık. Kesme ve çekme yönünde donatı gergiler kullandık” diye detayları paylaştı. İnşa edilen duvarla ilgili tek güzel sonuç sağlamlık ve maliyet değildi. Gelecekti! Gelecek vadeden ‘doğal teknolojilerden’ olan bu sistem, karbon ayak izini neredeyse 0’a indiren yapılar inşa etmeyi sağlıyor. Sağlıklı yaşamı, hem insan hem de çevre için sunuyor.

Alıntı Metni